Uluslararası dengelerin yeniden şekillendiği bir dönemde Ankara, diplomatik trafiğin merkezine yerleşti. Türkiye geçtiğimiz hafta hem İngiltere Başbakanı Keir Starmer’ı hem de Almanya Başbakanı Friedrich Merz’i ağırladı. Bu iki üst düzey ziyaret, sadece savunma ve güvenlik politikalarının değil, aynı zamanda Avrupa’nın Türkiye’ye bakışındaki değişimin de göstergesi olarak değerlendiriliyor. Özellikle Merz’in Ankara temasları, Berlin’in Türkiye politikasında yeni bir sayfa açacağına dair güçlü sinyaller taşıyor.
Geçmişte Türkiye’ye yönelik silah ihracatında en katı tutum sergileyen ülkelerin başında Al-manya gelmişti. Berlin yönetimi uzun süre Eurofighter savaş uçak larının Türkiye’ye satışına karşı durmuş, hatta Avrupa Birliği’nin uyguladığı kısıtlamalarda öncü lük etmişti. Ancak Merz’in son açıklamaları, Almanya’nın artık Türki-ye’ye karşı daha rasyonel, daha pragmatik bir çizgiye kaymakta olduğunu ortaya koyuyor. Yeni dönemde Berlin, özellikle savunma ve güvenlik politikalarında Türkiye’yi stratejik bir ortak olarak konumlandırmaya hazırlanıyor.
Almanya’nın bu tutumu, yalnızca silah ihracatıyla sınırlı bir perspektif değişikliği değil. Merz’in Ankara’da yaptığı açıklamalarda “ilişkilerin muazzam bir potansiyele sahip olduğu” vurgusu dikkat çekti. Bu ifade, iki ülke arasındaki işbirliğinin sadece savunma alanıyla sınırlandırılmaması gerektiği yönün de stratejik bir iradeye işaret ediyor. Almanya, ekonomik işbirliği, enerji dönüşümü, dijitalleşme ve göç yönetimi gibi alanlarda da Türkiye ile daha derin bir diyalog sürecine girmeyi hedefli-yor.
Merz’in konuşmalarında altı çizilen bir diğer önemli nokta ise “Biz Almanlar ve Avrupalılar” ifadesiydi. Bu vurgu, Berlin’in Türkiye’ye yaklaşımının sadece Almanya merkezli değil, aynı zamanda Avrupa Birliği düzleminde şekilleneceği anlamına geliyor. Başka bir ifadeyle Almanya, Türkiye’yle ilişkilerini Avrupa genelindeki stratejik işbirliği anlayışının bir parçası olarak ele almaya hazırlanıyor. Önümüzdeki dönemde bu yaklaşımın AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir denge oluşturması bekleniyor.
Bununla birlikte Berlin, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreci konusunda temel çizgisini koruyor. Almanya, Kopenhag kriterleri karşılanmadan üyelik müzakerelerinde ilerleme sağ-lanamayacağı görüşünde. Merz, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmede bu tutumunu açıkça dile getirerek, “Türkiye’yi Avrupa’ya entegre etmek istiyoruz, ancak bu yol Kopenhag kriterlerinden geçiyor” dedi. Bu yaklaşım, Almanya’nın reform ve demokrasi stand artlarını göz ardı etmeyeceğini, ancak diğer alanlardaki işbirliğini de bu sürece kurban etmeye niyetli olmadığını gösteriyor.
Dolayısıyla yeni dönemde Berlin’in politikası, “önce diyalog, sonra ilerleme” ekseninde şekilleniyor. Almanya, Türkiye’nin AB sürecine dair eleştirilerini sürdürse de, ekonomik ve güvenlik temelli ortaklıklarda yapıcı bir yaklaşım sergileme eğiliminde. Bu pragmatik duruş, Türkiye’nin Avrupa ile ilişkilerinde uzun süredir ihtiyaç duyulan yeni bir soluk anlamına gelebilir.
Öte yandan, Türkiye’nin AB’nin “Avrupa için Güvenlik Eylemi – SAFE” programına katılma talebi, önümüzdeki haftalarda yeni bir test alanı oluşturacak. Rum Kesimi ve Yunanistan’ın itirazları nedeniyle Brüksel topu sürekli taca atarken, Almanya’nın net bir pozisyon almaktan kaçındığı görülüyor. Ancak Merz’in Ankara temaslarının ardın dan Berlin’in bu konuda daha belirgin bir tutum sergileyip sergilemeyeceği merakla bekleniyor.
Almanya’nın yeni yaklaşımı, Türkiye’ye karşı daha gerçekçi ve çıkar temelli bir politika inşa etmeyi hedefliyor. Merz’in ziyareti, ideolojik ön yargılardan arınmış, ras-yonel bir dış politika anlayışının işareti olarak değerlendirilebilir. Berlin, Türkiye’yi artık sadece bir aday ülke değil, aynı zamanda bölgesel güvenlik mimarisinin ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Bu bakış açısı korunabilirse, Almanya-Türkiye ilişkilerinde hem ekonomik hem siyasi düzlemde yeni bir sayfa açılması kaçınılmaz görünüyor.
