Dr. Latif Çelik yazdı; Kıbrıs’ta Seçimin Stratejik Önemi: Ersin Tatar’ın Kalması Neden Hayati?

von Aytürk
A+A-
Reset

Kıbrıs Türk halkı, hafta sonunda yapılacak seçimlerle yalnızca bir cumhurbaşkanı belirlemeyecek; aynı zamanda Ada’nın geleceğine yön verecek kritik bir karar alacaktır. Bu seçimler, yıllardır devam eden müzakereler, Doğu Akdeniz’deki enerji rekabeti ve Türkiye’nin garantörlüğü bağlamında büyük bir stratejik anlam taşımaktadır.

Seçim sürecinde Ersin Tatar’ın görevden ayrılmasını isteyen çevreler, yalnızca bir isim değişikliği talep etmiyor. Daha derinlerde, Türkiye’nin garantörlüğünü tartışmaya açacak, Kıbrıs Türklerinin kazanılmış haklarını sorgulayacak bir yaklaşım söz konusudur. Oysa Kıbrıs Türklerinin varlığı, güvenliği ve egemenliği için Türkiye’nin garantörlüğü vazgeçilmezdir. 1960 Garanti Anlaşması çerçevesinde Türkiye’nin üstlendiği sorumluluk, 1974 müdahalesiyle somutlaşmış; Kıbrıs Türk halkı olası bir katliamdan kurtulmuştur. Bugün bu gerçekleri göz ardı ederek garantörlüğü tartışmaya açmak, geçmişte ödenen bedellerin unutulması anlamına gelir.

Ersin Tatar’ın siyaset sahnesine getirdiği en önemli yenilik, “iki devletli çözüm” vizyonudur. Uzun yıllar boyunca federasyon modeli altında Rum tarafının oyalama taktiklerine maruz kalan Kıbrıs Türkleri, Tatar’ın yaklaşımıyla kendi egemen eşitlik haklarını daha yüksek sesle ifade etme imkânı bulmuştur. Rumların sürekli reddettiği federasyon formülü, aslında Türk halkının iradesini ve eşitliğini yok sayan bir yapının dayatılmasından başka bir şey değildir. Tatar, bu noktada masaya farklı bir vizyon koyarak, Türk halkının özne olduğunu uluslararası arenaya taşımıştır.

Seçim sonrası Tatar’ın görevden ayrılması, bu vizyonun zayıflaması ve Rum tarafının tek taraflı çözüm arayışlarının güçlenmesi anlamına gelecektir. Bu sadece bir siyasi tercih değil, aynı zamanda Ada’daki güç dengelerinin yeniden Rum lehine kayması demektir.

Doğu Akdeniz’in enerji denklemine bakıldığında, Kıbrıs çevresindeki doğal gaz ve petrol rezervlerinin önemi her geçen gün artmaktadır. Türkiye’nin garantörlüğü ve KKTC’nin siyasi varlığı, Türk halkının bu kaynaklardan pay alabilmesinin tek güvencesidir. Rum tarafı, uluslararası şirketler ve Avrupa Birliği ile hareket ederek Kıbrıs Türklerini devre dışı bırakmaya çalışırken, Tatar’ın duruşu bu oyunlara karşı milli bir direniş çizgisi ortaya koymaktadır. Eğer bu çizgi zayıflarsa, Türk halkının ekonomik ve jeopolitik çıkarları da büyük risk altına girecektir.

Unutulmamalıdır ki Kıbrıs Türkleri, tarih boyunca büyük bedeller ödemiştir. Ambargolar, izolasyonlar ve güvenlik tehditleri, Türk toplumunun günlük yaşamının bir parçası olmuştur. Bugün kazanılmış hakların korunması, sadece bir siyasi söylem değil, aynı zamanda bir hayatta kalma meselesidir. Bu nedenle seçimde verilecek oy, bir lider tercihi olmanın ötesinde bir gelecek tercihidir.

Ersin Tatar’ın kalması, hem Türkiye ile tam uyumun sürdürülmesi hem de Kıbrıs Türk halkının Ada’daki varlığının güvence altına alınması anlamına gelir. Genç kuşakların özgür, güvenli ve eşit bir şekilde yaşayabilmesi için güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç vardır. Bu irade, ancak Türkiye’nin garantörlüğünü vazgeçilmez gören ve milli çıkarları ön planda tutan bir liderlik sayesinde mümkün olacaktır.

Kısacası, bu seçimler yalnızca bir sandık meselesi değil, Kıbrıs Türklerinin varlık mücadelesinin kritik bir dönüm noktasıdır. Ersin Tatar’ın kalması, geleceğin güvenliği ve halkın kazanımlarının korunması açısından hayati bir öneme sahiptir.

DİĞER HABERLER