CHP Genel Başkanı Sayın Özgür Özel’e geçtiğimiz gün yapılan saldırı, sadece bireysel bir güvenlik sorunu değil, aynı zamanda Türkiye siyasetinin içinde bulunduğu hassas döneme dair ciddi bir uyarıdır. Bu saldırı, demokrasiye ve hür iradeye yönelik bir müdahale olduğu kadar, siyasetin dilini ve zeminini zehirlemeyi amaçlayan bir girişimdir.
Bu üzücü olay, kutuplaşmanın derinleştiğini ve toplumsal tansiyonun ne kadar kolay provoke edilebileceğini göstermektedir. Türkiye, geçmişte yaşadığı birçok acı tecrübeyle şiddetin siyaseti nasıl zayıflattığını ve toplumsal barışı nasıl tehdit ettiğini çok iyi bilmektedir. Bu gelişme, sadece bir güvenlik vakası olarak değil, aynı zamanda demokrasiye yönelik bir tehdit olarak değerlendirilmelidir. Türkiye’de siyaset, dilinin sertliğini yeniden gözden geçirmelidir.
Siyaset, sorunları çözme sanatıdır; halkın taleplerini ifade etme ve temsil etme yoludur. Bu yolun şiddetle kesilmesine ya da provoke edilmesine asla izin verilmemelidir. Bugün Türkiye’de hangi görüşten olursa olsun tüm siyasi aktörlerin, topluma itidal çağrısı yapması ve sağduyulu bir duruş sergilemesi, tarihi bir sorumluluktur. Şiddet, nefreti ve düşmanlığı derinleştirirken, toplumları çıkmaza sürükler. Bu nedenle, özellikle medya ve sosyal medya gibi mecralarda kullanılan dilin sorumluluk bilinciyle ele alınması gerekmektedir. Siyasi liderlerin, fikir ayrılıklarını çatışmaya dönüştürmeyen ve çoğulculuğu teşvik eden bir yaklaşımı benimsemeleri, bu süreçte hayati bir önem taşımaktadır.
Saldırıyı gerçekleştiren kişi ya da kişiler kadar, bu tür bir iklimin oluşmasına zemin hazırlayan kışkırtıcı söylemler ve ayrıştırıcı tutumlar da sorgulanmalıdır. Hiç kimse, demokratik sistemin meşruiyetini gölgeleyecek eylemleri hafife almamalıdır. Türkiye’nin geleceği; şiddete değil, müzakereye; çatışmaya değil, uzlaşmaya; kutuplaşmaya değil, ortak akla ihtiyaç duymaktadır.
Toplumu sakinleştirip, gerilimi düşürüp siyasetin zeminini korumak, Türkiye’de herkesin ortak sorumluluğudur. Öfke yerine sağduyu, ayrışma yerine diyalog aramalıyız. Toplumsal barışı güçlendirip, siyaseti halkın ortak sesi yapmak, ancak o zaman mümkündür. Demokrasi ve millet iradesi, ancak böyle güvence altına alınabilir.